-
1 hiç bilmiyorum
for aught i know -
2 hiç
2. in der Frage jemals, überhaupt; dann (wirklich); Nichts n, Kleinigkeit f; (eine) Null3. in der Antwort nichts; gar nicht, überhaupt nicht;hiç de keineswegs;hiç değilse, hiç olmazsa wenigstens; immerhin;hiç kimse niemand, keiner;hiç mi hiç absolut nichts; gar nicht;hiçe indirmek oder saymak missachten, ignorieren;Beispiele hiç beklenmedik bir anda in einem völlig unerwarteten Augenblick;o hiç bilmez er/sie weiß überhaupt nichts;onu hiç görmedim ich habe ihn/sie nie gesehen;üç günden beri hiç görünmedi schon seit drei Tagen hat sie sich überhaupt nicht sehen lassen;hiç bilmiyorum ich weiß (es) wirklich nicht -
3 for aught i know
ne bileyim, hiç bilmiyorum, bildiğim kadarıyla -
4 for aught i know
ne bileyim, hiç bilmiyorum, bildiğim kadarıyla -
5 rien
I1 pas une chose hiç [hiʧ]◊Je ne sais rien. — Hiç bir şey bilmiyorum.
◊Il n'a rien fait. — Hiç bir şey yapmadı.
◊Qu'est-ce que tu dis ? - Rien. — Ne diyorsun ? - Hiç.
◊Je n'ai rien d'autre à dire. — Söyleyecek başka hiç bir şeyim yok.
2 de rien bir şey değil3 cela / ça ne fait rien önemli değil◊J'ai oublié. - Ça ne fait rien. — Unuttum. - Önemli değil.
4 ce n'est rien önemli değil◊Ne pleure pas, ce n'est rien. — Ağlama, önemli değil.
5 n'y être pour rien kendi yüzünden olmamak◊Je n'y suis pour rien. — Benim yüzümden değil o.
6 comme si de rien n'était hiç bir şey olmamış gibi◊Il a continué comme si de rien n'était. — Hiç bir şey olmamış gibi devam etti.
IIn m1 une petite chose bir hiç◊Un rien l'amuse. — Bir hiç eğlenmesine yetiyor.
2 en un rien de temps çok az zaman içinde◊Tout a changé en un rien de temps. — Çok az zaman içinde herşey değişti.
-
6 wissen
wissen <weiß, wusste, gewusst> ['vısən]I vt1) ( können) bilmek;nicht mehr ein noch aus \wissen çıkar yol bilmemek;mit jdm umzugehen \wissen biriyle nasıl geçineceğini bilmek, birine nasıl davranacağını bilmek2) ( die Kenntnis besitzen)ich weiß nicht, wo er ist nerede olduğunu bilmiyorum;wusstest du, dass...?... olduğunu biliyor muydun?;woher soll ich das \wissen? bunu nereden bileyim?;woher weißt du das? bunu nereden biliyorsun?;soviel ich weiß, ist er noch da bildiğim kadarıyla (kendisi) hâlâ orada;er weiß immer alles besser o her şeyi daha iyi bilir;das musst du selbst \wissen bunu senin bilmen gerekir, bu, senin bileceğin iş;wenn ich das gewusst hätte... bunu bilseydim...;sie weiß, was sie will ne istediğini biliyor;ich wüsste nicht, was ich lieber täte neyi tercih ederdim, bilemiyorum;ich hätte es \wissen müssen onu bilmem gerekirdi;das ist wer weiß wie teuer ( fam) bu, kim bilir kaç para;... und was weiß ich noch alles ( fam)... ve daha neler neler biliyorum;weißt du was? biliyor musun?;3) ( sich erinnern) hatırlamak;weißt du noch, wie schön es war? hatırlıyor musun, ne kadar güzeldi?4) ( erfahren)lassen Sie mich \wissen, wenn/ob...... olduğunda/olursa bana bildirin [o haber verin];sie will nichts mehr von mir \wissen benimle ilişkisini kesti5) ( die Sicherheit haben)ich weiß sie in guten Händen ( geh) onun iyi ellerde olduğunu biliyorum6) ( kennen) bilmek, tanımak;weißt du einen guten Arzt? iyi bir hekim biliyor [o tanıyor] musun?ich weiß von nichts hiç bir şeyden haberim yok;man kann nie \wissen ( fam) hiç bilemezsin;wer weiß? kim bilir?;was weiß ich ( fam) ne bileyim? -
7 ne
adv ("ne" devient "n'" devant une voyelle ou un "h" muet)olumsuzluk bildirir◊Je ne sais pas. — Bilmiyorum.
◊Je n'ai vu personne. — Kimseyi görmedim.
◊Il n'est jamais content. — Hiç memnun değildir.
◊Il n'a rien fait. — Hiç bir şey yapmadı.
-
8 olmak
быть созре́ть стать* * *- ur1) быть, происходи́ть, соверша́ться, случа́тьсяolmadı! — не получи́лось!, не вы́шло!
bir şey olmak — случи́ться с кем-л. о чем-л.
aman, ona bir şey olmasın! — бо́же сохрани́, как бы с ним чего́-нибудь не случи́лось!
hiç bir şey olmamış gibi — как ни в чём не быва́ло; как бу́дто ничего́ не случи́лось
kimseye bir şey olmadı — ни с кем ничего́ не случи́лось
ne oldu? — что случи́лось?, что произошло́?
sesine ne oldu? — что случи́лось с твои́м го́лосом?
ne oldu kızım? — что с тобо́й, до́чка?
dışarıda bir telâş oldu — на у́лице произошло́ како́е-то волне́ние
her gün fırtına oluyor — ка́ждый день быва́ют што́рмы
nasıl oldu da bunun farkına varmadın? — как же так вы́шло, что ты э́того не заме́тил?
ortada neler olup döndüğünü bilmiyorum — я не зна́ю, что вокру́г твори́тся
2) доводи́ться, приходи́тьсяbu hanım sizin neniz oluyor? — кем прихо́дится вам э́та же́нщина?
halam oluyor — она́ мне прихо́дится тётей по отцу́
3) быть, пребыва́ть, находи́ться (где-л.)benim burada olduğumu nasıl haber aldınız? — как вы узна́ли, что я здесь?
herkes olduğu yerde kalsın! — всем остава́ться на свои́х места́х!
öğleden sonra orada olmalıyım — по́сле обе́да я до́лжен быть там
siz onun yerinde olsanız ne yaparsınız? — а что вы сде́лаете, будь вы на его́ ме́сте?
yarın konuğumuz olacak — за́втра у нас бу́дут го́сти
4) быть, име́ться у когоcebimde olanı ona verdim — я о́тда́л ему́ всё, что у меня́ бы́ло в карма́не
bir erkek çocuğu oldu — у неё роди́лся ма́льчик
5) де́латься, станови́ться; быть; превраща́тьсяadam olmak — быть челове́ком
doktor oldu — он стал до́ктором
iki kişi olduk — нас ста́ло дво́е
iyi bir mühendis olur — из него́ вы́йдет хоро́ший инжене́р
su, buz oldu — вода́ преврати́лась в лёд
6) поспева́ть, созрева́тьekinler oldu — хлеба́ поспе́ли
üzüm daha olmadı — виногра́д ещё не созре́л
7) быть гото́вым / пригото́вленнымçay oldu — чай гото́в
yemek oldu — обе́д пригото́влен
8) -e подходи́ть, быть впо́руbu ceket bana olmuyor — э́тот жаке́т мне не годи́тся
hem işinden, hem de çocuklarından oldu — он лиши́лся и жены́ и дете́й
tembelliği yüzünden işinden oldu — из-за свое́й ле́ни он потеря́л рабо́ту
10) арго опьяне́ть, стать пья́нымsen adamakıllı olmuşsun! — ты уже́ изря́дно накача́лся!
11) (со словами yıl, saat и т. п.) проходи́ть, исполня́тьсяneredeyse üç yıl olacak — ско́ро уже́ испо́лнится / бу́дет три го́да
tam iki yıl oldu — прошло́ ро́вно три го́да
12) (со словами gece, akşam) наступа́тьgece oluyor — наступа́ет ночь
sabah oldu — наста́ло у́тро
13) (со словами, обозначающими болезни)anjin olmak — заболе́ть анги́ной
öksürük olmak — ка́шлять
tifa olmak — боле́ть ти́фом
14) употр. в роли вспом. гл.rezil olmak — быть опозо́ренным, опозо́риться
teselli olmak — утеша́ться
teslim olmak — сдава́ться
hasta iyi oldu — больно́й вы́здоровел / попра́вился
bize gelmez oldu — он переста́л к нам ходи́ть
itiraz edecek oldum ama... — я хоте́л бы́ло возрази́ть, но...
••- olan biten
- olan oldu- olarak- oldu olacak kırıldı nacak
- oldu olanlar
- oldum bittim
- oldum olası onu sevmezdim
- olmalı
- evde olmalı
- olsa olsa
- olsun olsun
- ... olsun... olsun
- olup olacağı on kuruşluk bir mesele!
- ne olursa olsun!
- sen çok oluyorsun! -
9 tun
tun v/t und v/i <tat, getan, h> yapmak, etmek; Schritt atmak; fam (legen usw) -e koymak; (beschäftigt sein) meşgul olmak;fam jemandem etwas tun b-ne bş yapmak;dagegen müssen wir etwas tun! buna (karşı) bir şey yapmamız lazım!;zu tun haben işi olmak;ich weiß (nicht), was ich tun soll (oder muss) ne yapacağımı bilmiyorum;so tun, als ob -miş gibi yapmak;er hat nichts damit zu tun onun bu işle hiç ilgisi yok -
10 recht
recht [rɛçt]I adjder \rechte Augenblick uygun an2) ich habe keine \rechte Lust pek hevesim yok3) ( richtig) doğru;hier geht es nicht mit \rechten Dingen zu burada bir şeyler dönüyorII adv1) ( sehr) çok;\recht tief çok derin;\recht herzlichen Dank çok teşekkürler2) ( ziemlich) oldukça, epeyce;\recht viel/oft oldukça fazla/sıkganz \recht! çok doğru!;jetzt erst \recht nicht! işte [o hele] şimdi hiç olmaz!;wenn ich es \recht überlege... iyice bir düşündüğümde...;\recht daran tun, sich zu entschuldigen özür dilemekle iyi etmek;ist es dir \recht wenn ich jetzt gehe? şimdi gidersem senin için uygun mu?;das soll mir \recht sein bana göre hava hoş;das geschieht ihm \recht ( fam) ona oh olsun;ich seh' wohl nicht \recht! ( fam) gözlerime inanamıyorum!;wenn ich Sie \recht verstehe sizi doğru anlıyorsam;verstehe mich bitte \recht beni lütfen yanlış anlama;ich weiß nicht \recht pek bilmiyorum;du kommst gerade \recht tam zamanında geldin;man kann ihm nichts \recht machen hiçbir şeyi beğenmiyor -
11 savoir
Iv t1 être informé bilmek◊Je ne sais pas ce qui s'est passé. — Ne olduğunu bilmiyorum.
◊Il n'en sait rien. — Hiç bir şey bilmiyor.
2 être capable bilmek3 scol bilmekIIn mbilgi dağarcığı
См. также в других словарях:
LAEDRÎ — Bilmiyorum. (Eski zamanda şüpheci olup hiç bir şeye inanamıyan sofestailere Lâ edriye denirdi. Septisizm. (Bak: Sofizm … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
işaret etmek — 1) bir şeyi, bir durumu el, yüz hareketleriyle anlatmak, göstermek Annem eliyle, yüzüyle ne biçim işaret etti babama bilmiyorum ama hiç ses çıkarmadılar. S. F. Abasıyanık 2) belirtmek Ben, yalnız bir noktaya işaret etmekle iktifa edeceğim.… … Çağatay Osmanlı Sözlük